Yuhanna 1,19de kimsenin Tanrıyı görmediği yazılı. Eski Ahitte ise birçok ayet (Tekvin 17,1; 18,1; Çıkış 6,3; 24,10; Amos 9,1 vd.) bunun tersini iddia ediyor. Bu çelişkiyi nasıl açıklıyorsunuz? (TR)
Her iki soruya yanıt: Yuhanna 1,17-18: „Kutsal Yasa Musa aracılığıyla verildi, ama lütuf ve gerçek İsa Mesih aracılığıyla geldi. Tanrı’yı hiçbir zaman hiç kimse görmemiştir. O’nu, Baba’nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul tanıttı.
Yuhanna 6,46: „Bu, bir kimsenin Baba’yı gördüğü anlamına gelmez. Baba’yı sadece Tanrı’dan gelen görmüştür.
Yuhanna 7,29: „Ben O’nu tanırım. Çünkü ben O’ndanım, beni O gönderdi.
1.Yuhanna 4,12: Hiç kimse hiçbir zaman Tanrı’yı görmüş değildir. Ama birbirimizi seversek, Tanrı içimizde yaşar ve O’nun sevgisi içimizde yetkinleşmiş olur.
Yuhannanın yazılarındaki tüm bu bölümler Eski Ahitteki Çıkış kitabı 33,20 ayetiyle, Musanın Dağda olduğu konuyla bağlantılıdır:
Çıkış 33,18-23: Musa, Lütfen görkemini bana göster dedi. RAB, Bütün iyiliğimi önünden geçireceğim» diye karşılık verdi, Adımı, RAB adını senin önünde duyuracağım. Merhamet ettiğime merhamet edeceğim, acıdığıma acıyacağım. Ancak, yüzümü görmene izin veremem. Çünkü yüzümü gören yaşayamaz. Sonra, Yakınımda bir yer var dedi, Orada, kayanın üzerinde dur. Görkemim oradan geçerken seni kayanın kovuğuna sokup geçinceye kadar elimle örteceğim. Elimi kaldırdığımda, sırtımı göreceksin. Ama yüzüm görülmeyecek.
Çıkış 33,20nin yorumu: Tanrının yüceliği ile insanın liyakatsizliği arasında bir uçurum vardır (bkz. Levililer 17,1), öyle ki insan Tanrıyı görürse (bkz. Çıkış 20,29; Levililer 16,2; Sayılar 4,20), ya da sesini işitirse (bkz. Çıkış 20,19; Tesniye 5,24-26; 18,16) ölecektir. Bu nedenle Musa (Çıkış 36), İlyas (1.Krallar 19,13) ve hatte Seraf melekleri (Yeşaya 62) Tanrının karşısında yüzlerini örterler. Kim Tanrıyı gördükten sonra hayatta kalırsa şükran dolu bir hayranlık (Yaratılış 32,31; Tesniye 5,24) veya ruhsal ve dinsel bir korku (Hakimler 6,22-23; 13,22; Yeşaya 6,5) duyar. Tanrı böylesi bir olguya nadiren izin verir (Çıkış 24,11), özellikle dostu Musaya (Çıkış 33,11; Sayılar 12,7-8; Tesniye 34,10 ve İlyasa (1.Krallar 19,11vd) olduğu gibi – her ikisi de Tanrının İncilde görünüşü olan Mesihin nura bürünmesinin (Matta 17,3) tanıkları olmuşlardır ve hristiyan aktarısında Pavlusla birlikte mistik olarak Tanrıyı görenlerin olağanüstü temsilcileri olarak görülürler (2.Korintliler 12,1vd).
Yeni Ahitte (İncil) Tanrı yüceliğini İsada açınlar (bkz. Çıkış 24,16 ve Yuhanna 1,14; 11,40), ancak Babayı Oğul olan İsadan başka hiç kimse görmemiştir (Yuhanna 1,18; 6,46; 1.Yuhanna 4,12). İnsanlar ancak cennette, Göklerin Egemenliğinde Tanrıyı görebileceklerdir (Matta 5,8; 1.Yuhanna 3,2; 1.Korintliler 13,12; bkz. 2.Korintliler 4,4.6).
(Alıntı yapılan eser: Neue Jerusalemer Bibel (Freiburg:Herder, 1980), s.122)
Yaratılış 11,5 ayetiyle ilgili soru hakkında şu açıklamaları yapmak gerekir:
(1) Yaratılış (Tekvin) kitabının ilk 11 bölümünü özel bir şekilde görmek gerekir. Bu bölümler geleneksel anlayışla insan soyunun kökenini anlatmaktadırlar. Kültürel açıdan daha çok gelişmemiş bir halkın tinsel durumuna uygun sade ve betimsel bir dille kurtuluş düzeni için önşart durumundaki temel gerçekleri duyurmaktadırlar: Zamanın başlangıcında Tanrının bütün evreni yaratması, erkeğin ve kadının yaratılışı sırasında Tanrının özel tutumu, insan soyunun birliği, ataların günaha düşmeleri, bunun sonucu olarak da cennetten çıkarılmaları ve bunun kendilerini izleyen kuşakları kapsaması. Tüm bunlar iman öğretisi için önemli ve Kutsal Kitapın sağlam kaydı ile korunmuş olan gerçeklerdir. Yine güvenilir iman gerçekleri olarak (sözcük değil anlam açısından) şu an tam olarak tanımlayamasak bile o dönemin yaşam ve anlayış ölçülerine göre efsanevi bir betimlemeyle kayıt edilip korunmuş gerçekleri de içerirler. (Neue Jerusalemer Bibel, s.8)
(2) Eski Ahitte Tanrı ile ilgili ifadelerdeki betimleyişler, ki anılan ayet de (Yaratılış 11,5) bu çok sayıdaki ayetlerden biridir, modern çağın okurları için sık sık şaşırtıcı hatta şok edici gelebilir. Ancak bunlar Yahvenin insanlarla canlı ve aktif beraberliğini ortaya koyan betimlemeler olarak anlaşılabilir. Bu betimlemelerde Tanrının canlılığı, aktifliği ortaya çıkar, ki buna günümüzde kişilik diyoruz. Bu sanki insanlaştırılmış gibi görünen iman tanıklığı şekli, Yahvenin bütün yer za zaman kavramlarını aşan erişilmezliğinin vurgulanmasıyla yanlış anlamadan korunur. Diğer yandan merkezi ve bütünlüğüne (ruh ve kişilik kavramlarını ayrı ayrı tutmamış olan) İbranilerin Yahveyi asla O, Ben, veya Kendisi şeklinde özneleştirmemiş olmalarında bulur. A. Deissler bu konuda şunları yazıyor: Anlayış ve bilgelik, irade ve özgürlük gibi temel kişisel özellikler kendini ortaya koyar ve bu yalnızca konuda değil, ifade edenin gerçekliğini de kapsar ki Eski Ahit bunda herşeyi Tanrının egemenliğinin dışavurumu olarak içerir ve böylece Yahvenin evrensel yaratıcı, tarihsel ve özgün, açınlayıcı Sözünü duyurur. (Die Grundbotschaft des Alten Testaments, içinde bulunduğu eser: B. Dreher u.a. (Yayımlayan), Handbuch der Verkündigung 1, Freiburg 1970, s.162) Bkz: Theodor Schneider, Was wir glauben. Düsseldorf:Patmos, 1988, s.97.