Katolik Kilisesi Din ve Ahlâk İlkeleri (2258-2283) – Cinayet işlemeyeceksin

Beşinci emir

Cinayet işlemeyeceksin (Çık 20, 13)

Atalarınıza, “Adam öldürmeyeceksin. Öldüren, yargılanmayı hak edecek” denildiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kardeşine karşı öfkelenen her kişi yargılanmayı hak edecektir (Mt 5, 21-22).

2258 “İnsan yaşamı kutsaldır, çünkü başlangıcından beri Tanrı’nın yaratıcı eylemini taşır ve biricik sonu olan Yaratıcı ile daima özel bir ilişki içindedir. Tanrı, başlangıcından sonuna kadar yaşamın tek efendisidir: Hiç kimse hiçbir durumda masum bir insanı doğrudan yok etme hakkına sahip değildir.”(CDF, instr. “Donum vitae” intr. 5)


I. İnsan yaşamına saygı

Kutsal Tarih’in tanıklığı

2259 Kutsal Kitap, Habil’in kardeşi Kain tarafından öldürülüşünün anlatıldığı bölümde,(Bkz. Yar 4, 8-12) insanlık tarihinin başlangıcından beri insanın içinde ilk günahın sonuçları olan öfke ve doyumsuzluğun olduğunu açıklıyor. İnsan benzerinin düşmanı olmuştur. Tanrı bu kardeş katilliğinin ne büyük bir alçaklık olduğunu dile getirdi: “Ne yaptın? Kardeşinin kanının sesi topraktan bana kadar geliyor. Şimdi sen toprak tarafından lanetlendin, o toprak ki kardeşinin kanını senin elinden almak için ağzını açtı” (Yar 4, 10-11).

2260 İnsanlık ile Tanrı arasındaki antlaşma insan yaşamının Tanrısal armağanlarının ve insanın öldürücü şiddetlerinin hatırlatmalarıyla örülmüştür:

Her birinizin kanının hesabını soracağım ( … ). İnsan kanı dökenin kanı insan tarafından dökülecektir. Çünkü insan Tanrı suretinde yaratıldı (Yar 9, 5-6).

Eski Ahit’te kan daima yaşamın kutsal bir işareti olarak görüldü.(Bkz. Lev 17, 14) Bu bütün zamanlarda öğretilmelidir.

2261 Kutsal Kitap beşinci buyruğa açıklık getiriyor: “Adil kişi ile suçsuzu öldürmeyeceksin” (Çık 23, 7). İsteyerek bir suçsuzu öldürmek insan onuruna, altın kurala ve Yaratıcının kutsallığına yapılmış ağır bir suçtur. Bunu yasaklayan yasa dünyaca geçerlidir: Her yerde, her zaman herkesi bağlar.

2262 Dağdaki Vaaz’da İsa bu buyruğa değiniyor: “Öldürmeyeceksin” (Mt 5, 21), ayrıca öfkelenmeyi, kin gütmeyi ve intikam almayı da yasaklıyor. Dahası İsa müridinden öteki yanağını da çevirmesini,(Bkz. Mt 5, 22-39) düşmanını sevmesini(Bkz. Mt 5, 44) istiyor. Kendisi de kendisini savunmadı ve Petrus’tan kılıcını kınında bırakmasını istedi.(Bkz. Mt 26, 52)


Meşru müdafaa

2263 Kişilerin ve toplumların meşru müdafaası, isteyerek yapılmış cinayet sayılan suçsuzun öldürülmesini yasaklayan yasaya bir istisna oluşturmaz. “Kendini savunma eylemi beraberinde iki sonuç getirebilir: Biri kendi yaşamını korumayı, diğeri ise saldırganın ölümünü. ( … ) Yalnızca biri istenir; diğeri ise istenmez.”(A. Aquinolu Thomas, s. th. 2-2, 64, 7)

2264 İnsanın kendisine olan sevgisi ahlâkın temel ilkesi olarak kalmaya devam ediyor. Kendi yaşamını koruma her insanın meşru hakkıdır. Kendi yaşamını koruyan kişi kendisine saldırana öldürücü darbe indirmek zorunda kalmış olsa bile cinayetle suçlanamaz.

Birisi kendini savunmak için gereğinden çok şiddete başvuruyorsa, bu meşru sayılamaz. Şiddeti ölçülü bir şekilde geri püskürtülmüşse bu meşrudur ( … ) Başkasını öldürmemek için ölçülü savunma eyleminden vazgeçmek esenlik için gerekli değildir; zira insan bir yabancının yaşamından çok kendi yaşamına özen gösterir.(A. Aquinolu Thomas, s. th. 2-2, 64, 7)

2265 Meşru müdafaa, başkasının yaşamından sorumlu olan kişi için bir haktan çok ciddi bir görevdir de. Kamu yararı haksız saldırganı zarar veremeyecek duruma sokmayı gerektirir. Bu bağlamda, devletin meşru kolluk kuvvetleri kendi sorumlulukları altında bulunan topluma saldıranları püskürtmek için silaha bile sarılabilir.

2266 Kamu yararının korunması, devletin insan haklarının ihlâlini ve toplu halde yaşamanın gerektirdiği temel kurallara uymayan tutumların yayılmasını engellemek için çaba göstermesini gerektirir. Meşru devlet otoritesinin işlenen suça göre ceza verme hakkı ve görevi vardır.

Cezanın amacı suçun neden olduğu bozukluğu düzeltmektir. Bu ceza suçlu tarafından isteyerek kabul edilirse kefaret değeri vardır. Cezanın, kamu düzenini ve kişilerin güvenliğini sağlamanın dışında tedavi edici özelliği de vardır: Ceza, mümkün olduğunca suçluyu ıslah edebilmelidir.

2267 Suçlunun suçu tam olarak kanıtlandığında, insanların yaşamını haksız saldırgandan etkili bir şekilde korumanın tek pratik çözümü saldırganı ölüm cezasına çarptırmak ise Kilise’nin geleneksel öğretisi buna karşı değildir.

Ancak saldırgana karşı kişilerin güvenliği kansız olarak korunabiliyor ve savunulabiliyorsa, devlet bu yöntemlere başvuracaktır, zira bu yöntemler kamu yararı için somut koşullara ve insan onuruna daha uygundur.

Günümüzde, gerçekte, suçu işleyene zarar vermeden, suçlunun pişman olma imkânını kesin bir şekilde elinden almadan suçu etkili bir şekilde önlemek için devletin elinde yeterince imkân vardır. Suçluyu kesin bir şekilde ortadan kaldırma zorunluluğunun ortaya çıktığı durumlar “son derece enderdir, hatta pratik olarak yok sayılabilir.”(“Evangelium vitae” 56)


Cinayet

2268 Beşinci buyruk bilerek ve doğrudan işlenen cinayeti büyük bir günah olarak yasaklar. Caniler ve cinayete bilerek katılanlar göğe intikam nağraları savurma günahı işlerler.(Bkz. Yar 4, 10)

Çocuk katilliği,(Bkz. GS 51, 3) kardeş katilliği, baba katilliği ve eş katilliği doğal bağları kırdığı için özellikle ağır suçlardır. İnsan neslini iyileştirme çalışmaları ya da kamu sağlığı, siyasi iktidarlar tarafından buyurulmuş olsa bile hiçbir cinayeti haklı kılamaz.

2269 Beşinci buyruk bir kişinin ölümüne dolaylı olarak sebep olmayı yasaklar. Ahlâk yasası ciddi bir neden olmaksızın birinin hayatını riske atmayı aynı zamanda tehlikedeki bir kişiye yardıma koşmaktan kaçınmayı yasaklar.

Toplulukların öldürücü açlığı kabul edip de buna yardım için çaba göstermemesi büyük bir suç ve rezil bir haksızlıktır. Kardeşlerini açlık içinde ölüme terk eden tefeci ve bezirgân tüccarlar dolaylı olarak cinayet işlemiş olurlar. Bunların ölümünden onlar sorumludurlar.(Bkz. Amos 8, 4-10)

İstemeyerek işlenmiş bir cinayet ahlâki açıdan o kişiye atfedilemez. Bir kişi öldürmek niyetinde olmamış olsa da, mütenasip nedenler dışında davranarak birinin ölümüne neden olmuşsa büyük bir suçla suçlanamaz.


Kürtaj

2270 İnsan hayatı döllendiği andan itibaren mutlak bir şekilde korunmalı ve ona saygı gösterilmelidir. İnsan, varlığının ilk anından itibaren kişilik haklarına sahiptir, bunların arasında masum varlıkların da ellerinden alınamayacak yaşama hakları vardır.(Bkz. CDF , instr. “Donum vitae” 1, 1)

Ana karnında sana şekil vermeden önce seni tanıdım, sen doğmadan önce de seni kutsadım (Yer 1, 5).

Gizlilik içinde oluşturulduğumda ve yerin derinliklerinde örüldüğümde kemiklerim senden saklı değildi (Mzm 139, 15).

2271 Kilise birinci yüzyıldan itibaren kürtaj yaptırmayı ahlâka aykırı bulmuştur. Bu öğreti şimdiye kadar değişmedi ve değişmeyecektir. Doğrudan bir kürtaj, kısacası bir çare ya da bir sonuç elde etmek için düşünülen kürtaj ahlâk yasasına son derece aykırıdır:

Cenini kürtajla yok etmeyeceksin ve yeni doğan bebeği öldürmeyeceksin.(Didake 2, 2, Bkz. Barnaba, ep. 19, 5, Diognet’e mektup 5, 5, Tertülyanus, apol. 9)

Yaşamın Efendisi olan Tanrı, insana soylu yaşamı koruma görevi verdi, insan bunu Tanrı’ya yaraşır biçimde yerine getirmelidir. Yaşam döllendiği andan itibaren özenle korunmalıdır: Kürtaj ve çocuk katilliği korkunç suçlardır.(GS 51. 3)

2272 Açık olarak kürtaja katılmak ciddi bir suçtur. Kilise insan yaşamına kasteden bu suçu aforozla cezalandırmaktadır. “Kürtaja girişen ve bunu başarıyla gerçekleştiren aforozla cezalandırılacaktır”(CIC, can. 1398), “Suç komisyonunun kararı gereğince”(CIC, can. 1314) ve Kilise Hukukunun(Bkz. CIC, can. 1323-1324) öngördüğü biçimde. Kilise bununla bağışlayıcılık alanını sınırlandırmak istememektedir. İşlenen suçun ciddiyetini, masum birinin öldürülmesiyle yapılmış giderilemez zararı anne babalara ve topluma göstermek istemektedir.

2273 Masum her insan bireyinin koparılıp alınamaz yaşam hakkı sivil toplumun ve onun yasasının asli bir öğesini oluşturur:

“Kişinin geri alınamaz hakları sivil toplum ve siyasi otorite tarafından tanınmalı ve bunlara saygı gösterilmelidir. İnsan hakları ne bireylere, ne anne babaya bağlıdır, hatta toplum ve Devlet tarafından verilmiş bir ödün de değildir; insan hakları insanın doğasına aittir ve soyunu aldığı yaratıcılık niteliğinden dolayı kişiden ayrılmazdır. Temel hakları arasında yaşam hakkını ve her insanın döllendiği andan itibaren ölümüne kadarki fiziksel bütünlüğüne zarar verilmeme hakkını sayabiliriz.”(CDF, instr. “Donum vitae” 3)

“Pozitif bir yasa bir insan kategorisini sivil yasanın korumasından yoksun bıraktığı anda, Devlet yasa önünde herkesin eşit olma ilkesini ihlâl etmiş olur. Devlet gücünü vatandaşlarının haklarını korumak için kullanmadığı zaman, hukuk devletinin temelleri sarsılıyor demektir. ( … ) Bir çocuk döllendiği andan itibaren korunmalı ve çocuğun yaşamına saygı gösterilmelidir; bu haklar güvence altına alınmalıdır, bu hakların ihlâli yasa tarafından uygun şekilde cezalandırılmalıdır.”(CDF, instr. “Donum vitae” 3)

2274 Döllendiği andan itibaren bir kişi gibi davranılması gereken ceninin bütünlüğü korunmalı, mümkün olduğunca her insan gibi tedavi edilmeli ve iyileştirilmelidir.

“Doğum öncesi tanı ceninin ve insan fetüsün bütünlüğüne ve yaşamına saygı gösteriyorsa, cenini korumaya ve onu iyileştirmeye yönelikse ahlâki açıdan meşrudur ( … ). Netice itibarıyla bir kürtaj olasılığını öngörüyorsa bu ciddi şekilde ahlâk yasasına aykırıdır. Bir tanı ölüm hükmüyle eşdeğerde olmamalıdır.”(CDF, instr. “Donum vitae” 1, 2)

2275 “İnsan ceninine meşru müdahale ancak ceninin bütünlüğüne ve yaşamına saygı gösterilecekse ve onun için nispet kabul etmeyecek şekilde risk oluşturmayacaksa, onun iyileşmesi, sağlık koşullarının iyileştirilmesi ve kişisel yaşamını idame ettirmesi durumunda kabul edilebilir.”(CDF, instr. “Donum vitae” 1, 3)
               “Yararlanılabilecek biyolojik bir gereç olarak kullanma amacıyla insan ceninleri oluşturmak ahlâk dışıdır.”(CDF, instr. “Donum vitae” 1, 5) 
               “Kromozomlar ve genler üzerinde yapılan bazı müdahaleler tedavi amaçlı değildir; önceden belirlenecek özelliklere sahip ya da cinsiyeti belirlenen insan varlıklarının oluşumunu amaçlamaktadır. Bu manipülasyonlar insan onuruna, onun yeniden oluşturulamayacak biricik kimliğine ve bütünlüğüne aykırıdır.”(CDF, instr. “Donum vitae” 1, 6)


Ötenazi

2276 Yaşam fonksiyonları dumura uğramış ya da zayıflamış kişiler özel bir itina ister. Hastalar ya da özürlü durumdaki kişiler mümkün olduğunca normal bir yaşam sürmeleri için desteklenmelidir.

2277 Yöntemler ve nedenler ne olursa olsun, doğrudan ötenazi özürlü, hasta ve ölüm döşeğindeki insanların hayatına son vermek demektir. Ötenazi ahlâki açıdan kabul edilemez.

Acıyı dindirmek amacıyla ölüme neden olan bir eylem ya da bir ihmal insan onuruna ve insanın yaratıcısı diri Tanrı’ya karşı işlenmiş ağır bir cinayettir. İyi niyetle bu yanlış karar hatasına düşmüş olmak, daima yasaklanması ve dışlanması gereken bu caniyane eylemin niteliğini değiştirmez.

2278 Beklenen sonucu verecek masraflı, tehlikeli, olağanüstü ve ölçüsüz tıbbi usullerden vazgeçmek meşru sayılabilir. Bu aşırı tedavi yüklenmesinin reddidir. Bu şekilde ölüme sebebiyet verilmemektedir; yalnız ölüm engellenememektedir. Kararlar, karar verme durumunda ise hasta tarafından, ya da vasi tarafından hastanın meşru çıkarları ve mantıklı isteğine saygı gösterilerek verilmelidir.

2279 Ölüm kaçınılmaz olsa da, hasta bir insana uygulanan tedavi yasal olarak kesilemez. Ölmek üzere olan kişinin, günlerini kısaltmak pahasına acılarını dindirecek ağrı kesiciler, hastanın ölmesi doğrudan istenmemişse, ama yalnız kaçınılmaz olarak kabul edilmişse insan onuruna ahlâki açıdan uygun düşebilir. Etkisi geçici olan tedaviler feragat sahibi kişilerin benzerini sevmesinin bir biçimini oluşturur. Bu bağlamda bunlar desteklenmelidir.


İntihar

2280 Herkes kendi yaşamından Tanrı’ya karşı sorumludur. Yaşamı insana Tanrı vermiştir. Tanrı yaşamın en yüce Efendisidir ve öyle kalmaya devam etmektedir. Tanrı’nın onuru ve ruhlarımızın esenliği için onu korumak, onu aldığımızdan dolayı minnet duymak görevimizdir. Bizler Tanrı’nın bize verdiği yaşamın sahibi değil, kâhyasıyız. Bunun üzerinde tasarruf sahibi değiliz.

2281 İntihar insanın yaşamını korumak ve sürdürmek olan doğal eğilimine ters düşmektedir. Benzerini sevme hakkına karşı işlenmiş bir suçtur. İntihar benzerini sevmeye karşı gelmektir, çünkü her zaman taahhüt altında olduğumuz aile, ulus ve insanlıkla olan dayanışma bağlarını haksız yere kırmak demektir. İntihar diri Tanrı sevgisine aykırıdır.

2282 Başkalarına örnek olma niyetiyle yapılmışsa, özellikle de gençlere, o zaman intihar bir skandala dönüşür. İntihara bilerek yardımcı olmak ahlâk yasasına aykırıdır.
               Ciddi psişik rahatsızlıklar, kaygılar ya da feleğin sillesini yeme, acı çekme ya da işkence görme korkusu intihar eden kişinin sorumluluğunu azaltabilir.

2283 İntihar ederek ölen kişilerin ebedi esenliklerinden umut kesilmemelidir. Tanrı yalnız kendisinin bildiği yollar aracılığıyla onlara esenlikli bir tövbe fırsatı yaratabilir. Kilise kendi yaşamlarına son verenler için dua eder.

İslam’dan Katolikliğe dönenler için Güvenlik İpuçları

Hıristiyan Katolik Duaları